Sizlerle uzun bir zamandan sonra yine bir köşe yazımla daha birlikteyiz.
Bu seferki yazım kahvaltılı basın toplantıları ile ilgili.
Geçen dönem yerel seçimler sonrası Sayın Işıklar, bir kahvaltılı basın toplantısı düzenlemişti. Basın mensupları tam kadro katılmışlardı. Sayın Işıklar, basın danışmanı, halkla ilişkiler müdürü ve meclis üyeleri ile birlikte basın mensuplarını kapıda karşılamışlardı.
Salonda, kahvaltı servisi davetli gazeteciler yerine, Sayın Işıklar ve belediye meclis üyelerine yapılmış, protokol masasında sohbet ve gülmeler havada uçuşuyordu. Basın mensuplarına servis yapılmıyor, ya da geç yapılıyordu. Salonda basın mensupları bir birine bakıyor ne olduğunu anlamaya çalışıyorlardı.
“Acaba bu gün 1 Nisan da bizim haberimiz mi yoktu?”
Biranda herkes birbirine bakarak ve kalpler aynı anda bizim burada ne işimiz var deyip, basın mensuplarının tamamı aynı refleksle hareket ediyor ve salonun çıkış merdivenlerinden aşağıda soluğu alıyorlardı. Sayın Işıklar’ın ne olduğunu anlamaya çalışması ve ardımızdan koşturan siyasiler ve toplantıyı terk eden gazeteciler, günlerce konuşulan ve yazılanlara maruz kalan Sayın Işıklar.
Bu kahvaltılı basın toplantısı Işıklar ile gazetecilerin uzun bir zaman kopukluğuna neden oluyor.
Diyeceksiniz ki sorun kahvaltımı?
Değil tabi ki bizlerin derdi kahvaltı değil. Basın toplantısı, kahvaltılı basın toplantısı, bunlar bizim talebimiz değil. Sizler davet ediyorsunuz. Bizler geliyoruz, yani davete icap ediyoruz. Lakin sizler bu davetleri anladığım kadarıyla ciddiye almıyorsunuz. Tabi bu da sizin sorununuz. Çok beğendiğim bir söz vardır. bir çok insanı rahatsız eder.
”İnsanlar özgürdürler, sonuçlarına katlanabildikleri sürece.”
Geçen gün, yine bir siyasi parti tarafından davet edildik. Evimden çıkıp, yürüme mesafesindeki mekâna gittim. Baktım ki birkaç arkadaşımız dışarıda, kapıda da partili hiç kimse yok. Arkadaşlara neden, dışarıda beklediklerini sorduğum da! içeride hiç kimse yok dediler. Açıkçası çok şaşırmıştım. Bir toplantı gerçekleştireceksiniz ama ne basın danışmanınız ne de medyadan sorumlu yönetim kurulu üyeniz, ne de ses cihazlarından programdan sorumlu her hangi görevli ortada yok!
Arkadaşlara sokakta beklemeyelim içeriye girelim dedim. İçeriye girdiğimizde mekânın personeli son hazırlıklarını tamamlamak üzereydiler. Bir kaç dakika sonra diğer arkadaşlarımızda salondaydılar. Hala bizi davet eden siyasi partiden hiç kimse ortalarda yoktu. Bundan dolayı da esperiler havada uçuşuyordu. Durum hiç acıcı değildi. Salonda, kendi kendimizi ağırlıyorduk. Saat 10.45 civarı medyadan sorumlu yönetim kurulu üyesi arabasından inip salona girdi. “Hoş geldiniz” faslı bitti, kendisini masaya oturmasını beklerken elinde çay bardağı ile dışarıya çıktı. Yani siz de kimsiniz? “Ben kafama göre takılırım. Sizde kendi kendinizi ağırlayın” der gibiydi!
Başkanımız ve vekil adayımız gelene kadar. Her şeyi kendisinden bekleyen bir ekibe sahip olan Sayın başkanı üzülerek izledim.
Bir saat beklemeyle başkan, yönetimi, SKM başkanı, basın danışmanı ve vekil adayı ile salona geldiler. Hiç kimse bizim kendi kendimizi ağırladığımızı düşünmedi.
Ardından konuşmalara geçildi. Başkan ilk konuşmayı yaptı.
Yaptı da konuşmasında basın mensuplarına direk sizi saha çalışmalarımızda istemiyoruz. Nedeni ise halk bizlere dertlerini sizin yanınızda söyleyemiyor dedi.
Kendimi zor tuttum. “Sayın başkan halk neden konuşmasın?” Basının yanında, daha rahat konuşurlar. Onlara hizmet ettiyseniz, sizi överler, teşekkür ederler, samimi davranırlar. Ammaa! Sizlere dertleri yerine sitemler edecek, laf söyleyecekleri korkusu hasılsa buda sizlere eksi puan getireceği için bizleri istemiyor olmanızdan kaynaklanmasın sakın.
Bu ne lahana bu ne turşu bizleri istemiyorsunuz. Bizler, sizlere basın bülteni göndeririz diyorsunuz. Peki, bizi buraya niye davet ediyorsunuz? Bu da bize günün ikinci kapağı oluyor. Daha bitmedi! Milletvekili adayı Sayın Övür, söz alıyor. 30 küsur yıllık gazeteci büyümüz, bizlerle buluşuyor.
Bizlerin, meclisteki sesi olacak meslektaşımız. Başlıyor konuşmasına…
Sesi kısık çıkıyor, anlaşılır gibi değil. Allah’ tan ses kayıtlar tam önünde de dinlerken en azından ne konuştuğunu anlarız diye düşünürken, partide görevli olan kişi tarafından taşınabilir kolon ve mikrofon kuruluyor. Sevinelim mi? Üzülelim mi? Mikrofon ve kolon önceden kurulup denenmemesi sesin gidip gelmesine neden oluyor. Sayın Övür, konuşmasının ardından soru ve cevaplara geçiyor. Sayın Övür, sorulan sorulara kızıyor ve sesi az çıkan vekil adayımızın ses tonu yükseliyor! Verdiği cevaplarla, adeta ve de aklınca bizleri azarlıyor. Neredeyse eline bir sopa alıp bizleri dövecek bir hal alıyor. Bu sıra başkan ve yanında oturmakta olan ekibin yüzünde gülümseme beliriyor.
Başaklar doldukça eğilir diye bir söz vardır. Eğer bilginiz yeterli değilse, bağırarak ya da kızarak bu açığınızı kapatmaya çalışırsınız.
Anlayacağınız bizi davet edip karşılamayıp ağırlamakta geç kalanlar, yerel basındaki sorunlarının ne olduğunu bilmeyen bir vekil adayı bir de Silivri Basınını hafife alanlar, Bu kahvaltılı Basın toplantısın da sınıfta kalıyorlar. Daha seçimler bitmedi…
Dikkat edin, Silivri’de alacağınız oylarla siz de beklenenin altında kalmayın. Sonra partide değişimlere yol açarsınız.
Kalın sağlıcakla…